2003 yılında piyasaya çıkan max payne 2 belki o dönemde çıkışına denk gelenlerin fark edemediği bir özelliğe sahip. çağın ötesi değil, adeta çağ yaratmış bir oyun. 2000'li yıllar çevresinde bir çember çizecek olsak, 1997–2003 yıllarını kapsayan, insanların çıkardığı eserlerin peak noktası olarak bu çemberi gösterebiliriz. zira 2000'li yılların sonrası zamansal ilerleme ve düşünsel gerilemeyle senkronize olarak ilerledi. hala da öyle. peki bu çemberde önemli bir yere sahip olan max payne 2 nasıl oldu da düşünsel incelikleriyle farklı bir kapı araladı? sosyal medyanın ve gelişmiş teknolojinin yoksunluğu insanları yaratıcı mı yapıyordu yoksa? kim bilir.
beyaz perdede the matrix neyse, oyun dünyasında max payne odur benim gözümde. oyundaki muhteşem detaylar, kasvetli hava, karakterin kıyafetlerinden bile hissedilen hüzün bambaşka bi nokta.
max payne’de gerçekten tüylerimi ürperten mükemmel bir detay var. televizyon detayı. oyun o kadar kasvetli ki acaba tüm bunlar bi rüya, biz karakterin kabusunda mıyız diye düşünebiliyor insan. ama televizyon detayı o kadar harika ki. dışarıda hayatın aktığı mesajını televizyon aracılığıyla vermek. bu kadar doğrudan ve ironik bi detay olamaz. bunu düşünen zihne saygı duyuyorum.
oyuncuya senin bir iç dünyan var ama dışarıda başka bir dünya da var demek gerçekten çok kıymetli bir mesaj. genellikle oyunlar kendi içlerinde bazı mesajlar vermeyi amaçlarlar evet. fakat max payne 2, ikiyüzlü bir yerden tutmak veya el uzatmak yerine oyuncunun önüne farklı şeyler koyuyor. ve nereye bakacağına, ne anlayacağına sen karar ver diyor. mavi mi yoksa kırmızı hap mı demiyor, ikisinin de farkında olarak ilerleyebileceğine dair geniş bir alan bırakıyor.
kelimenin tam anlamıyla çağının ötesinde bi başyapıt. oyunun çizgileri insanda cyberpunk havası yaratmıyor değil. çünkü bir yandan çok gerçek bir yandan da insanda gerçekliği sorgulatıyor.
Oyun, karakterlerin kaderlerine nasıl sıkışıp kaldıkları ve kendi seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldıkları fikrini işliyor esasında. Max Payne, geçmişteki kararlarının ve eylemlerinin ağırlığı altında ezilirken, geleceğini şekillendirme konusunda da bir özgürlüğe sahip. Kader ve özgür irade kavramlarıyla bulanan zihinler için eşsiz bir seçim oluyor bu oyun.
Oyun boyunca, Max'in algıları ve gerçeklik arasındaki sınırlar bulanık hep. Rüya sekansları ve halüsinasyonlar, Max’in psikolojik durumunu ve olaylara olan kişisel tepkisini yansıtıyor Fight Club’ı anımsatıyor da diyebiliriz aslında. Gerçekliğin subjektif doğasını ve bireyin dünyayı nasıl deneyimlediğini keşfetmesini izliyoruz biraz da.